Vermek istemeseydi istemeyi vermezdi, der şair.
Yüce Rabb’imiz, isteyiniz, davetinize icabet edeyim, buyurur.
Şafaat-i Nebiye (sav) vesile olur ümidiyle ve değerli büyüğüm Abdulvahit Mutkan’ın da teşvikiyle Gönüller Sultanı Hz. Muhammed’in (sav) hayatını yazmaya karar verdim.
Bir yıldır kitap üzerinde çalışıyorum. Allah Rasulü’nün (sav) doğup büyüdüğü, ayak bastığı, iz bıraktığı, dua ettiği, ziyaret ettiği, fethettiği mekânları görmeyi arzu ettim.
Sonsuz hamd ü senalar olsun, nasip etti.
Şubat ayında umre yapmak istedim, pasaportu bir şirkete verdim, vize alındı fakat şirket sahibi pasaportu çantaya koyup umreye gitti, beni almayı unutmuş.
Korktum.
Her türlü sebebe müracaat etmeme rağmen umreye gidemedim.
Herhalde çağrılmadım… Nasip olmayacak mı diye endişe ederken daha uzun süreli ramazan umresi kısmet oldu, çok şükür.
Dostlarla Kâbe’yi doya doya ziyaret ettik. Akabe, Müzdelife, Arafat, Cebel-i Rahme, Mescid-i Nemire’yi görmek nasip oldu.
Allah Rasulü’nün (sav) ayak bastığı Hudeybiye, Taif, Sa’d Oğlulları Yurdu, Cirane, Ten’im, Nur Dağı ve Sevr’i ziyaret ettik.
Medine’de Mescid-i Nebevî’de teravih kıldık, Kâinatın Efendisi’ni (sav) ziyaret ettik.
Uhut şehitlerinin ruhlarına Fatihalar okuduk ve bir gece vakti “şurta”ya görünmeden Uhut’un göğsündeki Gönüller Sultanı’nın (sav) sığındığı mağaraya misafir olduk.
Hendek’i gördük, Mescid-i Kuba ve Kıbleteyn Camisi bizi misafir etti.
“Minberim ile kabrimin arası cennet köşelerinden bir köşedir, orada kılınan namaz, Kâbe hariç başka yerlerde kılınan namazdan bin kat faziletlidir.” buyurur Gönüller Sultanı (sav).
Ravzada iki, Mescid-i Nebevi’de yedi teravih, iki cuma ve bayram namazı kılmayı Rabb’im lutfetti.
Umre ve hac için gidenler sadece Mekke ve Medine’ye gidebilir, bu iki şehrin dışındaki yerlere gitmelerine izin yokmuş. Buna rağmen Sa’d Oğulları Yurduna, Taif’e, Bedir ve Hayber’e gittim.
En maceralısı Hayber oldu. Medine’ye yaklaşık 200 km mesafedeki şehre gitmek için taksi tutmaya karar verdim. Şoför beni gece aradı, ziyaret izni yoksa tehlikeli, polis yoldan çevirir, dedi ve gitmekten vazgeçti.
O gün 300 lira vererek özel taksiyle Medine’ye 160 km mesafedeki Bedir’e gittim. Bedir şehitlerine dua etmek nasip oldu.
Şoförüm Fahad elektronik mühendisi ve dindar bir gençti.
Bir sonraki gün birlikte Gönüller Sultanı’nın (sav) Kaynuka, Kurayza ve Beni Nadr Yahudilerini kovduğu mekânlara gittik.
Ertesi gün Fahad bana başka bir şoför buldu. Yeni yol arkadaşım Raid beni 400 liraya Hayber’e götürecekti. Sabah namazından sonra 5.5’ta yola çıktım. İçim kıpır kıpır. Ya polis yoldan çevirirse…
35 yaşlarında, yakışıklı, uzun boylu yol arkadaşımla tanıştık. Mesleğini sordum.
“Şurta” deyiverdi.
Fahad beni polisten korumak için polis şoför bulmuştu.
Nasıl rahatladığımı anlatamam.
Raid, Türkiye seven ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok beğenen biri. Yol boyu sohbet ederek gittik, muhabbet ederek döndük.
“Erdoğan, Türkiye’yi kalkınmış ülkeler arasına yükseltti. Onurlu bir duruşu var. Dünya liderleri arasında dik duruşu, Müslümanların onuru yükseltici konuşmaları ve İslam’ı hakkıyla temsil etmesi çok hoşuma gidiyor.”
Şirket sahibi arkadaşların olmaz, gidilmez, tehlikeli dedikleri yerleri, Allah’ın izniyle, kolayca gezmek nasip oldu.
O ihsan edince kimse engelleyemez, o vermezse kimsenin elinden bir şey gelmez. Her şeyi ondan istemeli, veren o, olan o, mülkün sahibi o. Cenneti onun, Cemal onun, kemal onun.
Kur’an gönderen, okuma zevkini lutfeden, okumak için göz, anlamak için akıl veren o. Bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, iman etme şerefini bahşeden Rabb’imize sonsuz şükürler olsun.
“Rabb’im, Kâbe’ni ve Sevgili Habibi’ni ziyaret etme düşüncesini verdin.
Ziyaret etme şerefini bahşettin.
Kutsal mekânlarda sana ibadet, dua ve kulluk etmeyi nasip ettin.
Gönüller Sultanı, Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed’in (sav) hayatını ihlâsla ve ona layık bir şekilde anlatmayı, rızanı kazanmayı ve şefaat-i Nebi’ye (sav) mazhar olmayı nasip eyle!”
Her şeyi dizgini onun elinde, her şeyin anahtarı onun yanında. Onu bulan her şeyi bulur, onu kaybeden her şeyi kaybeder. Rabb’im bizleri rızasını kazananlardan eylesin!