Şimdi dersiniz saat kaç bu yazıyı yazdın...
Derim ki saat gecenin üçü inanmazsınız..
Tamda bu saatte gelmişti Konyadan bana şehadet haberi....
Yani sizler sıcacık kalorifer başında uyurken tek odasında soba yanan eve....
Baba düşkündü karşısında komutanlar, yiğit oğlu sur daydı hayırmı ola...
İnanamamıştı ilk başta sonra kardeşi gelip sarılıp anlattı ona...
Yiğit Fatih içmişti şehadet şerbetini Diyarbakır Sur da....
İlk gün bayrak asıldı....
Şehidimi tüm Seydişehir uğurladı, yüreğimize derin yaralar vuruldu.
Üstünden iki yıl geçti haklısınız uzun süre idi, ama benim yangınım dinmedi...
Heleki bu yıl daha bi ateşlendi...
Sabahın 8 i bir mesaj ile uyandım...
Mesaj da bu gün ziyaret etmek istediğim şehidin bu gün şehit olduğunu hatırlatılmam haber yapmam istendi benden....
Olur dedim sustum...
Bekledim hangi yetkili gidecek diye.....
Hangisi haber yapıp reklam yapacak diye....
Yoktu....
Uğruna bilmem neler düzenleyenler bile....
Ve o şiir dizeleri geldi aklıma azcık müstehcen gerisi sonra...
Yağmur değil Dosyalar yanında
Seninle unutulmaz bir diyarda
Sayfalar aklımda
Dans değil tango yapmak istiyorum....
Malesef.... Seydişehir’deki siyaset!!!!