Muallime öğretmen, talebeye öğrenci dedik. Sadece kelimeler değişmedi, kavramlar da anlam değiştirdi. “İnsan kelimelerle düşünür.” der Avram Noam Chomsky. Kelimelerdeki büyüyü akıl ve kalp elbette bilir ama “devrimciler” bu değişimi anlamamakta çok ısrar etti.
Nurettin Topçu’nun “Türkiye’nin Maarif Davası”na bakarsanız çağın, ‘öğretmen’ telakkisinden ayrı bir ‘muallim’ tanımı görürüsünüz. Her muallimin öğretmen olduğunu fakat her öğretmenin muallim kabul edilemeyeceğini de anlarsınız.
Nasıl mı?
Merhum Nurettin Topçu, insanlığı içinde bunaldığı büyük ruhî buhrandan kurtaracak eğitimcinin, muallim olduğuna inanır. Ona göre muallim, gençlere bilmediklerini öğreten bir aktarıcı değildir zira aktarma kitabın işidir. Bilmediklerimiz artık kütüphanelerde değil “Şeyh Google”de arıyoruz.
Dolaysıyla muallim kültürlü adamdır; yürekleri ve zihinleri inşa eder.
Muallim, tüccar değildir. Maaşın azlığı ve çokluğu oranında mesleğine kıymet veren insan bu mukaddes vazifeyi yapamaz. Topçu’ya göre, muallimliği maaş derecesine göre tasnif etmek, ona çalıştığı okula göre kıymet vermek budalalıktır.
Muallimlik ruh işidir, para değil.
Muallim sadece memur da değildir. Çocukluk ve gençlik devresinde ruhların inşası kendisine emanet edilen muallime, mekanik bir kavram söyler gibi memur denemez.
Muallim “bilen, öğreten, mürşit, yol gösteren, terbiye eden, veli, mürebbi ve emin” insandır. Ruh mimarı muallimlere “öğretmen” demez Topçu. Biz muallimlikten öğretmenliğe geçişte en çok mürşit özeliğimizi kaybettik zira öğretmen olarak bizler, sınavlara öğrenci hazırlarken “irşada” vakit bulamıyoruz.
Günümüz eğitim terminolojisine bakınca en sık karşılaştığımız kavramlar şunlar:
“PISA, Finlandiya örneği, John Dewey, yapılandırmacı eğitim, farklı eğitim metotları, proje tabanlı eğitim, her çocuk farklıdır, öğretmen yetenek kâşifidir, en iyi öğretmen çocuktaki yeteneğe göre eğitim metotlarını uygulayan öğretmendir, dünyadaki eğitim modelinin kaynağı Prusya, internet tabanlı dünya okulu…”
Karşımızda bir sürü model var. ‘En iyi ve en sevilen öğretmen’ başlığı altında yüzlerce isim sunuluyor. Bu isimler, eğitim adına fikirler öne sürmüş, teoriler ortaya atmış hatta ekol oluşturmuşlar. Kökü kendi toprağımızda olmayan bu ekollerin bahçesinde yetişen ağaçlardan ruhumuza şifa olacak meyve devşirme derdindeyiz.
İdealist öğretmen aklı şu soruyu mutlaka sorar:
“Yeryüzünün en iyi ve en sevilen öğretmeni kimdir?”
Bunca literatür içinde en iyiyi bulmak her muallimin tutkusu. Bu soruya cevap bulmak için konferanslar verilir, söyleşiler-paneller düzenlenir. Teoriler akılları büyüler fakat sahada uygulandığında dudaklardan şu cümle dökülüverir:
“Hep aynı şeyler!”
Yeryüzünün en iyi ve en sevilen öğretmeni kimdir? Şayet böyle biri varsa hangi eğitim metotlarını uygulamıştır?
Bu soruyu hep sorarım. Cevabını bulmak için uzunca zamandır araştırmalar yapıyorum. Eğitimi dava kabul edenlerin mutlaka araştırması diye düşünürüm. Burada yakın zamanda tevafuken rastladığım bir kitap ve onun kıymetli yazarından bahsetmek istiyorum. Bu yazar, zihnimi hep kurcalayan, fikir dünyamı istila eden soruları benden önce sormuş ve cevaplamış, üstelik cevabı kitap hâline getirilmiş.
“En Sevilen Öğretmen Hz. Muhammed(sav) ve Eğitim Metotları”
Böyle bir kitaba rastlamak gönlümde tatlı bir heyecan uyandırdı. Kitap eğitimci –yazar Ali Erkan Kavaklı’ya ait, 13. baskı yapmış, zarif bir kapağa sahip. Dört kısımdan mürekkep.
Peygamber Efendimize(sav) bir eğitimci gözüyle bakan Kavaklı, onun getirdiği mesajı ve eğitim anlayışını ayrıntılı bir şekilde ele almış. Bir öğretmen olarak Hz. Muhammed’in (sav) getirdiği mesajı anlatırken uyguladığı metotları kıssalarla örneklemiş.
Yazar, yeni eğitim metotları ve yeni eğitim araştırmaları aldı altında günümüz eğitim anlayışına da yer vermiş. Peygamber Efendimizin (sav)eğitim metotları ile bugün uygulanan eğitim metotları arasındaki benzerlikleri ve hatta birebirlikler tespit etmiş. Peygamber Efendimizin (sav) eğitim ve öğretmenlik ile alakalı hadislerine yer vermiş. Bölüm aralarında, konularla ile alakalı öğretmenlik anılarını serpiştirmiş.
Yazarla hasbıhal etme imkânı buldum. Neden böyle bir kitabı yazma ihtiyacı hissettiğini sordum.
Dikkate şayan bir cevapla karşılaştım. Üç bine yakın eğitim konferansı veren Kavaklı, öğretmen ve velilere “Evde ve Okulda Başarının Sırları” adlı bir konferans sunmuş. Konferanstan sonra yüzünü yıkamak için lavobaya gitmiş. Konferansı dinleyenler biri, arkadaşına, “Var mı lan böyle bir şey? Dövme, bağırma, kızma!..”diyerek anlatılanların uygulanamayacağını ifade etmiş.
Aynaya bakınca hocanın geldiğini fark etmişler, hem şaşırmış hem de mahcup olmuşlar. Anlattıklarının suya yazılmış bir yazı gibi algılandığını fark eden yazar, karar vermiş:
“Bundan sonra konferanslarımı, anlattıklarımı yaşayan ve uygulayan bir öğretmen örneği ile bitireceğim.”
O örneği aramaya koyulmuş. Aklından Emanuel Kant, Emile Zola, Maria Montessori gibi birçok isim geçmiş. Bunlar, başarılı eğitimciler ama bizim kültür coğrafyamızın adamı değiller. Mevlana, Yunus Emre, Hoca Ahmet Yesevî, Gazalî… Evet ama hangisi? Sonunda hepsinin aynı kaynaktan ışık aldığını fark etmiş ve Peygamber Efendimizi (sav) anlatmaya karar vermiş. “Ben sadece muallim olarak gönderildim.” buyuran Gönüller Sultanı Hz. Muhammed (sav) 23 sene Kur’an kitabıyla eğitim yapmış ve yaşadığı kıtayı değiştirmiş.
Kavaklı’nın tabiriyle eğitim, gönle girerek öğretmek ve kemale erdirmektir. “En Sevilen Öğretmen Hz.Muhammed (sav) ve Eğitim Metotları” adlı eseri, öğretmenlikten muallimliğe yükselmeyi gaye edinen tüm eğitimciler, anne-babalar ve dahi öğrenciler okumalı. Sözü kitaptan bir alıntı ile bitirelim:
“Eğitim gönüllere taht kurma sanatıdır.”
Beyin Vitamini: En Sevilen Öğretmen Hz.Muhammed (sav) ve Eğitim Metotları, A.E. Kavaklı, Nesil.
Kıymetli okuyucularım, bugün size bir vesile ile tanıştığımız, idealist edebiyat öğretmeni Rukiye Başkıran’ın yazısını kısaltarak sundum. “Eğitim neden kalite kazanmıyor, nasıl nitelikli hâle getirilebilir?” tartışmalarına cevap bulan Muallim Rukiye Hanım’a bin teşekkür ederim.