Eğitim sistemi çok eleştirilir, insanımızı iyi eğitemediğimiz çok konuşulur. Ülkemizin istediğimiz seviyede kalkınamadığı sık gündeme gelir. Buna karşılık milletimizin sahip olduğu üstün meziyetler pek konuşulmaz.
Vatanı, dini, namusu ve istiklali için canını feda etmeye hazır bir milletiz biz. Bize bu meziyeti kazandıran iman ve inancı dikkate almalı ve bu inancı kuvvetlendirmeli, canlı tutmalıyız.
15 Temmuz 2016 gecesi NATO, CIA, Pentagon’un organize ettiği darbe girişimini milletimiz, hayatını ortaya koyarak önledi.
Hayatı hakir görmek, canını feda etmek kolay bir şey değil. Ölümü göze alarak silahlı hainlere karşı koymak çok kolay rastlanan bir meziyet değil.
Milletimizin sıra dışı meziyetleri var; din, millet ve vatan söz konusu olunca hayatı küçümseyebiliyor, canını vermek için meydanlara koşuyor, ileri atılıyor.
Zaaflarımız da var:
İçimizde hainler barınabiliyor, hatta hainler çok önemli mevkilere gelebiliyor, örgütlenebiliyor, milletin istiklaline kast edebilecek kadar canileşebiliyor, Amerika ve NATO’nun çıkarları uğruna kendi milletine silah doğrultabiliyor. Hainimiz çok.Hainlere dur diyecek kahramanımız çok daha fazla.
15 Temmuz ruhunu iyi anlamak, bu ruhu yeşertmek ve yaşatmak için çalışmak çok önemli.
O gece, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısını dinledim, iliklerime kadar sarsıldım ve düşünmeye başladım:
“Silahlı adamlara karşı çıkacağım. Ölmeyi göze alabilir miyim?” Kendimle konuşmam ne kadar sürdü bilmiyorum, zaman olarak belki kısa fakat iç dünya değerlendirmesi olarak uzun bir kıvranma anı yaşadım. Sonunda şu kararı verdim:
“Yeterince yaşadım, bunca haksızlık gördüm, artık yeter! Darbeler mason localarında kurgulanır. CIA ve Pentagon organize eder. İçimizdeki hainlere icra ettirilir. Menderes yok yere asıldı. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat… Yok yere inançlı insanlara zulüm yapıldı. Bunca zaman eğitimle uğraştım, sivil toplum çalışmaları yaptım. Bir darbe olursa tankın üstüne çıkmayı konuştuk. Bir yerde haksızlık varsa haksızlığa razı olan da vardır. Zulme rıza zulümdür. Bu defa zulme rıza göstermemeliyiz. Zalimlere direnmeli ve gerekirse hayatımı vermeliyim.”
Abdest almaya yöneldim. Bu arada merdivenlerden gelen ayak sesleri kulağıma doldu. Komşulardan bazıları karar vermiş, gidiyorlardı. Bana cesaret verdi. O ara telefonum çaldı. Kızım ve komşuları zalimlere direnmek için harekete geçmişler, onlara katılmak için kapıya koştum.
Önce Küçükköy’deki Lojistik merkezine gittik, oraya gelen işgal timini kovaladık sonra AKOM’a yöneldik, sabaha kadar oradaki üniformalı ve silahlı eşkıyaları püskürtmek için çaba harcadık.
4-5 arkadaş vuruldu, bir kepçe operatörü kurşunlandı, vurulanları hastaneye kaldırdık, kalanlar direnişe devam ettik, geri çekilmedik, oradan ayrılmadık. “Asker kışlaya! Ya Allah, Bismillah, Allahü Ekber!” diyerek tekbirlerle zalimleri hırpaladık.
Sabahleyin polis özel timleri operasyon yaparak AKOM’u temizledi. İnancımız bize kuvvet verdi. İmanı olmayan, öteki âleme gitmeyi göze alamayan, vicdanında zulme direnme gücü olmayan silahlı eşkıyanın karşısına dikilemez.
Bu millet zalimlere karşı koyma gücünü iman ve inancından alıyor.
Kahramankazan’a bağlı Ahi köyü muhtarı Şehit Ali ANAR, darbeyi öğrendiği zaman akrabalarını ve köylüleri topluyor, darbe üssü Akıncı’ya giderken yeğeni Hamza’ya şunları söylüyor:
“Hamza cihada gidiyoruz, cihada. Beni bugün kimse geçmesin, en önden gideceğim, ne de olsa muhtarım.”
Genelkurmay önünde vurulan Gazi Yusuf Atak, kendisini hangi duyguların meydana attığını şöyle ifade ediyor: “Meydanı hainlere bırakacak değiliz.”
Kahramankazanlı Gazi Nurettin Erdal o geceyi anlatırken şöyle diyor:“Silahlı adamlar, ellerinde otomatik tüfekler. Üçe kadar sayacağız, kaçıp gitmeyeni öldüreceğiz, dediler. Saydılar, kimse kaçmayınca bizi taradılar.
Akıncı nizamiyesi önünde sekiz yiğidimiz şehit oldu, 87 kahraman gazi. Kaçıp giden olmadı.
O gece millet; “Ölürsem şehidim kalırsam gazi” inancıyla hareket etti.Çanakkale’de 103 yıl önce bu inançla destan yazılmıştı.
Aziz Şehit Ömer Halisdemir, yirmi kişilik silahlı canilerin ortasındaki hain Semih Terzi’ye ateş ederken vurulacağını biliyordu. Buna rağmen Semih Terzi’ye ateş etmekten çekinmedi, haini vurdu ve kendisi de şehit olup cennete kanatlandı.
O gece Allah’ın yardımı mazlumlardan, masumlardan ve milletimizden yanaydı.
Tıpkı Bedir’de, Hendek’te, Huneyn’de olduğu gibi.Allah bizim kalplerimize cesaret verdi, onların kalplerine korku saldı. Allah, bu millete bir lider gönderdi: Kefenini giyerek yola çıkmış, silahlı eşkıyalar karşısında Yunan adalarına kaçmayan, halkını meydanlara ve hava limanlarına çağıran, kendisi de uçağıyla darbeciler tarafından işgal edilmiş olmasına rağmen İstanbul’a uçan yiğit bir Cumhurbaşkanı... O gece silahlı hainler kaybetti, masum ve masum milletimiz kazandı. Allah’a sonsuz şükürler olsun. Fetöcüler eğitim ve din diyerek milleti kandırdılar ve milletimizin çocuklarını devşirdiler. Din ve eğitim, örgüt ve cemaatlere havale edilemeyecek kadar önemli.
Devlet olarak Diyanet ve MEB; dini doğru dürüst anlatmalı, eğitimi dört başı mamur yapmalı. Çocuklarımızın yedeği yok. Millet olarak çocuklarımıza sahip çıkmalı, eğitimi kimseye havale etmemeliyiz.
Çocuklarımızı imanlı, inançlı ve vicdanlı yetiştirmeli. Onları zulme karşı çıkacak ve zalimlere meydan okuyacak bir ruhla yetiştirmeliyiz.
Beyin Vitamini: Asil ve aziz milletimizin o gece yazdığı diriliş destanını ayrıntılı olarak okumak isteyenlere “15 Temmuz Diriliş Destanı” kitabımı tavsiye ederim.
(Kitaba ulaşmak için iletişim 0212 5513225; www.kitapyurdu.com )