banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

İkinci el otomobil piyasasının sürekli dolaşımda olan sorularından ilki ve en çetini, aynı zamanda aracın hikâyesine kapı aralayanı bu sorudur.

        Güngörmüş, devran sürmüş satıcıların sorana göre geliştirdikleri muhtelif cevapları olurdu eskiden. Bunlardan en tuhafıma gideni şu kabil olanlardı: “Bir çuval demir arkadaş, götür baktır; yararsa al, yaramazsa alma!” Daha çok, modeli eski araçlar için sarf edilirdi müşterinin kafasında yığınla soru belirmesine neden olmaktan başka bir işe yaramayan bu tür sözler. Yahut sorunuza aldığınız cevap “Kapalı bir kutu hemşerim; aracım bu, baktır!” olmuşsa, dikkatiniz aracın değişenini öğrenmekten çoktan vazgeçip gitmiş, ‘Bu kapalı kutuyu en iyi kim bilir?’e doğru çoktan yelken açmıştır.

        Şimdilerde bu tür işlerin daha güvenli bir zeminde yürüdüğünü, olabilecek suiistimallere karşı ekspertiz raporu ibraz etme gibi, belli kilometreye kadar garanti şartı gibi birtakım tedbirlerin uygulamaya konulduğunu duyuyoruz. Ne güzel işte! Alan da zarar görmesin, satan da.

        Kullanılan bir eşyanın eskimesinden, çok yıpranmış veya kırılmış parçalarının değişmesinden daha doğal ne olabilir? Doğan Cüceloğlu’nun kabul ettiği görüşle “Değişim kaçınılmazdır, gelişim ise isteğe bağlıdır.”

        Cüceloğlu’na göre ‘toplum, kentler, teknoloji, kurumlar, bizi çevreleyen her şey süratle değişiyor. Bu değişen dünyaya bizim uyum yapabilmemiz için sürekli gelişim içinde olmamız gerekiyor.’ 

        Değişim konusunda bugün cevap bulmakta müşkülat çektiğimiz asıl soru bana göre şu: Çok değiştiği halde hiç değişmeyen yahut gelişmeyen kadim sorunumuz nedir? Sistem olarak çok değiştiği halde bu değişimlere paralel olarak azalacağı yerde artış gösteren sorunlarımızın başını eğitim çekiyor.

        Ahmet Ulusoy’un Okullar Açılırken öğretmenler ve Eğitim Sistemi başlıklı makalesini okurken bir kez daha düşündüm onlarca değişimlere rağmen gelişime direnen bu hayati sorunumuzu. Şöyle de denebilir: ‘Değişim mevcut durumdan arzu edilen duruma bir yolculuk’ ise gelişim neden arzu edilen seviyelere yaklaşmıyor, zincirleme kazalara mı uğruyor?

Eğitim bahsi açılınca, yaralar deşildikçe ilk yargılananlar da genelde öğretmenler olur. Ulusoy, tespit ettiği sorunları sisteme bağlı olanlar ve sistem dışı nedenlerle oluşanlar olmak üzere iki boyutuyla ele almış.

Sistem dışı sorunlara verilen örnekleri neredeyse ezberledik: 

“Uyuşturucu ve alkol kullanma yaşı ortaokullara kadar inmiş.

Şiddet eylemleri, hatta öğretmenlere yönelik eylemler de aynı yaşlarda başlıyor.

Çalışmadan kısa dönemde köşe dönme, şans oyunları, sanatçı-futbolcu olma eğilimleri tavan yapmış.

Tensel tapınma, satanizm ve deist olma modası gibi uçuk ve sınırsız özgürlüğe sahip olma güdüsüyle genç nesil sahne alıyor bu aralar.

Doğrusu suça meyilli, değer tanımayan, sevgiden nasipsiz, duyarlılığı tatile çıkmış gençlerin sorumluluğunu sadece öğretmenlere yüklemek haksızlık olur.

Burada ilgilenilmesi ve üzerinde kafa yorulması gereken konu; hangi etkenlerin gençleri bu noktaya getirdiğidir.

Bu noktaya gelinmesinde sistemin, ailenin ve çevrenin (medya dahil) de büyük etkisi var.

Maalesef yaz-boz tahtası haline getirilen eğitim sistemini yönlendirenler, öğretmenler ve veliler büyük riskin farkında değil henüz.” Yeni Şafak, 03.10.18

Makalenin beni yukarıdaki başlığa getiren cümlesi de değişimin öyle üç beş kez değil çok yapıldığı ‘yaz-boz tahtası’ benzetmesiyle dile getiren işte bu cümlesi oldu.

Yazarın sistem içi sorunlara verdiği şu örnek ise bir şekilde eğitimin içinde olan herkesin dilinin pelesengi olmuş durumda:

“Not sisteminde eşitlik ve adalet yok. Sınıfta kalma fiilen kalkmış, ama ölçme, değerlendirme (sınav) devam ediyor. Herkesin 5’lik öğrenci olabilmesi mümkün mü? Sınıfın yarısından çoğunun karnesindeki bütün notlar 5. Veya herkesin sınıf geçmek zorunda olduğu bir sistemde sınav yapılması saçma değil mi?”

Ulusoy’un sistem içi ve sistem dışı tasnifiyle dile getirdiği sorunların daha fazlası öğretmenler kurullarında konuşulup tartışılıyor, kararlar alınıyor, raporlar düzenleniyor.

Anlıyoruz ki hedefleri iyi hesaplanmadan, hele her an olayın içindekilerin ne düşündükleri umursanmadan tepeden yapılan değişimlerle arzu edilen gelişimi elde etmek mümkün mü?

        Orijinal mi abi?

        Selamların en güzeliyle…

        H. Halim Kartal             04 Ekim 18

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.