Değerli okuyucularım, insanoğlu meramını bazen bakışlarıyla bazen mimikleriyle bazen hal ve hareketleriyle bazen konuşarak bazen susarak bazen de yazarak düz yazı ile ya da yazdıklarını bir şekle büründürerek şiirsel bir anlatımla karşı tarafa aktarmaya çalışır.
Derler ki; “sen ne anlatırsan anlat, anlattığın, karşındakinin anladığı kadardır.” Bu gerçekliğin de bilincinde olarak bugün bir şiirimi sizlerle paylaşmayı arzu ettim.
Yazıyı fazla uzatıp kelimelere boğmayalım isterseniz. Bugün, mazide ne varsa hatırımızdan çıkardıklarımızı şiirsel bir biçimde sizlere anlatmaya, aktarmaya gayret ettim.
Buyurun.
---0---
UNUTTUK -2-
Bizler nice zamandır; tarihine, örfüne
Ecdadımın duyduğu saygıları unuttuk.
Daldık hiç düşünmeden şu âlemin keyfine
Zevk-i sefa içinde, kaygıları unuttuk.
Gizli gizli yaşardık; tutkuları, sevdayı,
Türkülerle bezerdik ayrılığı, vedayı.
Gönüllerde alınan o en güzel gıdayı;
Hüznümüzü, kederi, duyguları unuttuk.
Ölsek de hatırlıydık, komşumuzda ağıttık.
Bize özgü ne varsa parçaladık, dağıttık.
Medeniyet çarkında mazimizi öğüttük
Desen desen işlenmiş yaygıları unuttuk.
Yok oldu sokakları arşınlayan çınarlar,
Su tutmuyor, kurudu dağ başında pınarlar.
Anadolu’m boşaldı, mahzun şimdi duvarlar
Sebepleri unuttuk, ilgileri unuttuk.
Teslim ettik dağları; kurda, kuşa, çıyana.
Planlar kapı açtı, zarar ile ziyana.
Pişman olduk zamanla kapıldık hezeyana
Hatırladık geçmişi, bilgileri unuttuk.
Türkülerden çıkardık bülbül ile turnayı,
Böylelikle atladık özde olan manayı.
Terk ederiz yakında, davul ile zurnayı
Nağmeleri, sazları, çalgıları unuttuk.
Açıldı hep onulmaz, tende büyük yaralar,
Korkarım ki kapanmaz mesafeler aralar.
Umutsuzluk nüksetti kalbimde şu sıralar
Hayalleri, düşleri, algıları unuttuk.
Gözümüzü alıyor parıltılı sahneler,
Nefsi esir ediyor teknolojik nesneler.
Neler götürdü neler acımasız seneler
Yüreklerde kayıtlı, bulguları unuttuk.
Kapandıkça kapandık, içimize bilhassa.
Geçinip gidiyoruz öyle böyle nasılsa.
Sözlerimin özeti, diyorum ki hülasa;
İnsanı insan yapan olguları unuttuk.