1998 yılı öncesinde Konya dışında görev yapmam sebebiyle, Seydişehir’de bulunan ailemi ve doğduğum köyü ziyaret etmemin dışında, Konya ile zaman zaman ve kısa sürelerle kucaklaşma imkânı bulabiliyordum.
1998 yılından itibaren, görevim icabı Konya’ya tayin olunca, Selçuklu Başkentimizle,ömrümün son yirmi bir yılını kesintisiz olarak birlikte geçirmekteyim.
Yurdun çok farklı yörelerinde görev yapma imkânı buldum ama çok daha fazla sayıda yöresinden arkadaşlarım oldu.
Tanıştığım arkadaşların üzerinde, genel olarak Konya’mızın hak ettiği bir imajının olmadığını söyleyebilirim. Ancak bunun böyle olması, Konya’mızın kusurlu oluşundan değil, üzerinde olumsuz imaj bulunanların, Konya hakkında eksik ve yanlış bilgilere sahip olduklarından kaynaklandığını söyleyebilirim. Konya’yı hiç görmemiş ama Konya hakkında oldukça fazla bilgiye sahip. Onun bunun ağzından ne çıkarsa hepsini doğruymuş gibi hafızasına yerleştirmiş ve gelene gidene Konya’yı menfi yönde anlatıyor arkadaş. Aslında bu yönümüzle genel olarak duyumla hareket eden bir topluma sahip olduğumuz gerçeğini söylememde bir sakınca olmamalı.
Mesela sosyal medya denilen ve yanlış kullanıldığında çağın en korkunç canavarı kesilebilen bu heyulada bu olumsuzlukları fazlaca yaşamaktayız. Birisi, yanlış da olsa bir bilgi paylaşıyor ve eğer ruhumuzu okşayan da bir haber ise “kul hakkı” falan hak getire, olduğu gibi yayıyor ve geniş kitlelere ulaşmasında bir sakınca görmüyoruz.
Demem o ki, Konya hakkında yanlış bilinenleri ve kulaktan dolma bilgilerin düzeltilmesi hususunda epeyce mücadele ettiğimi söyleyebilirim. Hem Konya hakkında olumsuz bilgilere sahip olup hem de bilvesile ile Konya’da görev yapma fırsatı bulmuş birçok arkadaşımın, emeklilik dönemlerinde Konya’ya yerleştiklerine de şahitlik etmişliğim vardır.
“İnsan bilmediğinin cahilidir” diye güzel bir sözle tüm olumsuz düşüncelere cevap vermiş olalım.
Gerçekten de Konya, kültür hayatı bakımından Ülkemizdeki en önde gelen şehirlerimizden birisidir. Belki de en öndedir desek yeridir. Haftanın bütün günü herkese hitap edebilecek programları izleme imkânımız var.
Bunlardan birisi de her pazartesi akşamı saat 19.30’da, Kılıçarslan Meydanında bulunan, Büyükşehir Belediyemizin Selçukya Kültür Sanat Derneği’ne tahsis ettiği Kılıçarslan Salonunda icra edilen Selçukya Şiir Akşamları’dır.
Konya Basının da yakın ilgisine mazhar olan etkinlik her hafta bir konu ile coşkusu ve heyecanı artarak devam eden bir faaliyet haline geldi.
Konyalı Şairlerimizden ve şiir severlerden yoğun katılımların olduğu “Şiir Akşamları”, somut meyvelerini de vermeye başladı. Yaklaşık olarak iki yıldır devam eden etkinliğin müdavimlerinden bir grup arkadaşımız Selçukya Şiir Antolojisi adıyla bir kitapta buluşturdular şiirlerini… İkincisi de inşallah önümüzdeki zamanlarda çıkacak.
Yine müdavim şairlerimizden Hasan Ukdem, Ahmet Şener ve Saliha Değirmenci Yavaş arkadaşlarımız da kitaplarını yayınlayarak okuyucularıyla buluşturdular. Selçukya Kültür Sanat Derneği ayrıca kitaplarını yayınlayan bu arkadaşlarımıza imza günleri de düzenleyerek onları onurlandırmaktadır.
Şiir için neler söylemişler neler.
“Şairlerin neden şiir yazdıklarını, pelikanların yavrularını neden kanlarıyla beslediklerini anladığım gün anladım.” Nazan Bekiroğlu
“Şiir, kurşun rengi dünyayı mavileştirir açmayan güneşi açtırır, yağmayan yağmuru yağdırır. İçimize dışımıza...” Oktay Akbal
“Bir kavganın, bir mücadelenin, çiçek açan hayatın dilidir şiir.” Zülfü Livaneli
“Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar, yoğurmaktır.” Yahya Kemal Beyatlı
“Bazıları şiir sevmez, çünkü onların yaraları yoktur, yaraladıkları vardır.” Attila İlhan
“İnsan annesi için şiir yazmalı; hiç değilse hayatında bir kez.” Buket Uzuner
“Benimle yaşlansana, kitap okurum, çay demler şiir yazarım sana.”
“Şiir, insanın görünmez yüzüdür.” John Perse
Ben de bir şey diyeyim şiir için…
“Şiir; bir bebeğin gülüşü, ağlayışı, köy kızı bakışı, suyun akışıdır. Meşe ocağında ekmek kokusu, evlat sevgisi, sevgilidir şiir…”
İsimlerini zikredersem unuttuklarım olabilir kaygısıyla, Selçukya Şiir Akşamlarına şiirleriyle katkı sunan şairlerimizin hepsine, yaz kış demeden onları yalnız bırakmayan çok değerli şiir sever dostlarımıza ve bu programın mimarı olan Fatma Şeref Polat Hanımefendi’ye saygılar sunuyorum.