Eskidendi, eskimeyen zamanlardan, dağların dağlara kavuştuğu, insanın insanı anladığı, yürekçe konuşulduğu zamanlardan…
Anadolu kültürümüzde yardımlaşma ve dayanışma söz konusu olduğunda herkes elinden gelenin en iyisini yapma yarışına girer. İşi olan aynı zamanda meşguldür ve yemeye, içmeye, dinlenmeye neredeyse vakti yoktur… Başını kaşıyamazsa komşusu, akrabası hısımı vardır kaşıyacak. Ne güzeldir işi olana, başını kaşıyamayana el uzatmak, bir işin ucundan tutmak, yardım etmek… Sizlere anlatacağım bu güzel geleneğimiz; “İş olsun/ Kolay Gelsin” Geleneği. Anadolu’nun birçok yerinde devam eden ve işi başından aşkın kimselere İş olsun- Kolay gelsin demeye gitmek ve giderken gönlünden kopanı götürmektir… Misal kış ekmeği eyleniyor, onlarca kadın, kız ocak başında senitlerde hamur eziyor, ekmek uzun, yorucu bir iş ve kış bastırmadan direk direk yufkanın açılması gerek. Kimsenin başını kaşıyacak vakti yok, bunu gören konu komşu hısım akraba; “Falancalar ekmek ediyor, bir iş olsun- kolay gelsin demek gerek” deyip yola düşerler ama bu yola düşmek elini kolunu sallayarak olmaz. Ekmek eyleyene en çok ne gerek? Sıcak sacın başında soğuk bir içecek; Ayran, meşrubat, gazoz, şerbet… Karınları da acıkır ama başlarını kaşıyacak vakit yoktur. Ekmek saçta pişer hep bir elden büküp yenilir ama yanı başında bir çorba oluverse; Çorba gelir, getiren de buyur edilir; İş Olsun – Kolay gelsin hadi buyurun şunu da bi içiverin denilir… İş yoğunluğunun üzerine ilaç gibi gelir komşu evden sıcak bir çorba… Böylece hayırlanır yapılan iş ve bereket dilenir getirene de yiyene de…
Ev taşıyanlar bilir o hengamede insanın başını kaşıyacak vakti yoktur. Kapı çalınır gelen yeni yan komşudur; Bir çaydanlık çay, bardak, şeker, bisküvi ile girer kapıdan ve İş olsun- Kolay gelsin hoş geldiniz der… Hadi buyurun bir yorgunluk çayı içelim… Çaylar içilir, kısaca sohbetler edilip yeni gelenler tanınır ve yorgunluklar hafifletilir…. İş olur olur gider ama böyle kolaylamak, dinlemek, dinlendirmek, gönül almak ne de güzeldir. İnsan çok yorulduğunda yüküne omuz verilsin ister ya işte bu adet Anadolu dilinde yüke omuz vermek, yiyeceği, içeceği, sohbeti paylaşmak ve huzurluca gönül almaktır…
İş Olsun/ Kolay Gelsin Geleneği Anadolu’da en çok, Hasat zamanı, düğün zamanı, bayramlarda, inşaat işleri ve tarla bahçe işlerinde görülür. Ağır ve zahmetli işlerde hem bir işin ucundan tutar gelen hem de ihtiyaç hasıl olan şeyi sanki istenmiş gibi oracıkta hazır eder… Düğün zamanlarında özellikle kız evlerinde çeyiz hazırlığı ve oğlan evlerinde baklava açma etkinliklerinde “İş Olsun” demek adetlerimizdendir… “Komşu komşu çeyiz bereketli olsun çay yorgunluğunuzu alır” Deyip kapıyı çalarlar; Çay, kek, börek, pasta…vb inceliklerle bezedikleri tepsiyi evin kızına uzatıp misafirlere ikram etmesini isterler. Kız evinde çay yok mu? Kek, pasta, börek yok mu? Var elbette ama iş yoğunluğundan başını kaşıyacak vakte bir küçük ikramdır iş olsun geleneği. “İşiniz kıdemli olsun, bereketli olsun, hayırlı olsun, kolay gelsin-kolay getirsin Allah…vb” deyip, yapılıp edilen işi hem hayırlar hem de çalışan, iş yapan, yorulan, terleyen kişilerin çay, yemek…vb yapma zamanını işe harcamasını sağlarlar… Hatta düğün zamanlarında konu komşudan çok dünür taraflarının akrabaları birbirine İş Olsun’a gider ve bu önemli bir adettir. “Dünürüm yarın İş Olsun’a geleceğiz kabul buyurun” denir. Karşı taraf “Ne demek başımız üzere” Der ve yarına hazırlanılır, oğlan/kız tarafı gelecek diye… Dünür tarafının yanında gelenler de eli boş gitmezler ve yeni dünür evine kesme şeker paketi, çay paketi, kahve, kurabiye, lokum, helva…vb şeyler götürürler… Hediye götürenlerde yeni dünür evinde iyice ağırlanır yedirilip içirilirler… Oğlan tarafı kız tarafına iş olsun dediyse kız tarafı da kendi akraba hısımı ile başka bir gün oğlan evine “iş olsun’a” giderler ve aynı şekilde onların koltuklarının altında da benzer paketler vardır…
Tarla, bağ, bahçe hasat zamanında İş Olsun Geleneğimiz, genellikle hasat yerlerinde gerçekleşir… “İş Olsun hısım, Allah yılına zamanına erdirsin. Hasatınız bereketli, buğdayınız diri olsun. Haydi buyurun bir ağzınız ıslansın…” Tarlada, hasadın orta yerinde, yorulmanın tadına varılmış alınlardan ter akarken; Selamünaleyküm- Aleykümselam deyip yapılan işe iştirak ederek azıcık da olsa dinlenip hoş sohbet etmek, getirilen ikramlardan yiyip içmek hangimize iyi gelmez? Gelir elbet. Elinden tutmak, yardım etmek, hatır sormak yorgunluğu alıvermez mi? Alır elbet. Anadolu’muzda hala devam eden bu güzel gelenek insanlar tarafından; “Ah çok yorulduk, elimizi kolumuzu kaldıracak halimiz kalmadı, biri “İş Olsun” dese, “kolaylasa” ne güzel olurdu” denilir… Yorgunluğumuz, vakitsizliğimiz bilinir, duyulur, dillenir ve biri gelmezse diğeri elinde bir tepsi ve tepsinin içinde acıkılmışsa yemek, susanmışsa içecek şeklinde sunulup; “İş Olsun: Komşum, Hısımım, kardeşim, dünürüm…” Deyiverir.
Zamanlar içinde bir zamandı. Uzakta bir tarlada pancar söken kadınlar, söküleni römorklara dolduran adamlar vardı. Hava sıcak, zaman dar, iş yorucu ve ter içinde çabalayanların dili damağı kurumuştu. Gördüm. Fark ettim ve sıcağı yoracak soğukluklarla yanlarına varıp; İş Olsun/ Kolay Gelsin/ Bereketli- Şen Olsun, Benim azım size çok gelsin buyurmaz mısınız? Hem içelim hem tanışalım dedim… Buz gibi meyve sularını içerken bu geleneğe bilip de devam ettirdiğim için “Ömrün çok bahtın açık olsun” dileklerini başımın üstüne koydum ve boylu boyunca pancar tarlasını yürüdüm…