Abdullah Kürklü, Kürklü’ nün Mehmet Çavuş ve Fatma Hanım’ın çocuğu olarak Ortakaraviran köyünde 1310 (1892) yılında doğdu. İlk eğitimini köyünde akrabası Müderris Hafız Ali Efendiden almıştır. I.Dünya Savaşına ardından İstiklal Harbine katılmıştır.Akviran Jandarma Karakolu kumandan Vekilliği vazifesinde bulunmuştur. Asker kaçakları, uğrular her taraftadır. Yol kesme, gasp, katil ve pek çok şenaat işlenmektedir. Köylerde erkek nüfusun eli silah tutanı askere alınmıştır. O nedenle asayiş sorunları hat safhadadır. Kendisi bu tarz eşkıyanın hedefi durumunda iken, amansız eşkıya takipleri ile de bu başıbozuk güruhun korkulu rüyası haline gelmiştir. Yakalanan asker kaçakları şubelere teslim edilmektedir. Zaman zaman eski kervan yolunu kullanıp, dağ bellerinden aşarak Namza Yaylasına (Yaylada sürü sahibi önde gelen aileler (Hacı Bektaşlar, Hatıplar, Göbeoğulları, Paytarlar, Hakkı Ağalar) ailesini ve çocuklarını görmeye gelmektedir. Bu ziyaretten geri dönerken geçeceği dar bir vadide kaçaklar tarafından kendisine pusu kurulur. Atı huysuzlanır tüm zorlamasına rağmen gitmez. Hayvan geri istikamete yönelir.Evine gelir bir süre kaldıktan sonra tekrar yola koyulur ve Akviran’a ulaşır. Yıllar sonra köyüne 5 kişi onu görmeye gelirler ve bu hadiseyi kendisine sorarlar: Biz sana dönüş yolunda pusu kurmuştuk akşama kadar bekledik gelmedin. Nereden geri döndün derler.O da bu hadiseyi hatırlar ve ertesi gün döndüğünü söyleyip, atının sayesinde canının kurtulmuş olduğunu anlar.
Kırmızı şeritli İstiklal Madalyası sahibidir. Madalya numarası 104947’dir.Konya Merkez Jandarma Bölüğüne bağlıdır.Seydişehir,Bozkır havalisinde sevilen sayılan bir kişilik olarak öne çıkmıştır. Dedesi Sarı Müderris, İstanbul’dan köye kürkle döndüğü için bu lakapla anılır olmuş, soyadı kanunu sonrası ise Kürklü soyadını almıştır. Düğün şenliklerinde davul,zurna ekibi onun evinin önünden geçerken saygı gösterir, çalgıya ara verirlerdi.Abdullah Kürklü Gök Bekirlerden Raziye Hanım ile evlenmiştir. Mehmet(Kürklü), Şerife(Çetin), Muzaffer (Kürklü), Galip (Kürklü), Hasan (Kürklü), Fahriye (Yıldırımoğlu) isimli altı çocukları dünyaya gelmiştir.
Abdullah Kürklü köydeki gelişmelerde rolü olan, görüşlerine önem verilen, hatırı sayılır birkaç kişiden biridir. Akkise-Karaviran arasındaki Suğla arazisinin sınır anlaşmazlıklarında bilirkişiler ile Kaymakamlar da yer almaktadır. Tartışmalar uzar. Heyette bulunan Abdullah Kürklü söz isteyerek Suğla’nınRuz-ı Hızıra kadar yani çiftçi takvimine göre yaz aylarına değin dolduğunu ve sular çekildiğinde ise ekilebilecek alan sınırının nereler olduğunu belirtir. Bu açıklama herkesçe kabul görür ve o tarif üzere sınır muhafaza edilir.Savaş yıllarının getirdiği yoksulluk ve insan kıtlığı nedeniyle köyünde ihtiyaç sahiplerine kendi arazisinden ekmeleri konusunda yardımcı olmuştur. Kuvvetli bir sayısal ve mantıksal zeka, nazik, neşeli bir kişiliktir. Ankara’dan İstanbul’dan dostları aracılığıyla kolilerle gazeteler kendisine gönderilirdi. Böylece ülke ve dünyadaki gelişmelerden haberdar olan güncel bir kişiydi. Bu gazeteler evvela herkesçe okunur, sonrada köyde okula giden öğrencilerin defter, kitap kaplığı olarak değerlendirilirdi. Günlük gazeteleri takip eder bulmaca çözmeyi çok severdi. Cumhuriyet inkılaplarını benimseyen ve bu yönde köyünde telkinlerde bulunan örnek bir şahsiyettir. Seydişehir ve Konya’da resmi işi olanlar kendisine müracaat ederdi. Merhum Öğretmen Bozabanın Seyit Ali Barlas’a ait olan “Eşşeğin Üstünde İstida(dilekçe) yazanlar”sözünde tarif edilen Karaviranlılar içerisinde Abdullah Kürklü ilk akla gelenlerdendir.Köydeki iki katlı misafirhanesinde gelen geçen misafirler kalırlar,ihtiyaçlarını giderirlerdi. Yaz aylarında Ortakaraören yaylalarına Alanya dolaylarından göçüp gelen Yörüklerin, köylülerle oluşan sorunlarında Abdullah Kürklü, uzlaştırıcı tavrıyla hadiselere el koyar,çözümler üretirdi. Torunu Bahtiyar Kürklü’ye anlattığı öykü röportajı 1971-72 yıllarında Ilgın Postasında yayınlanmıştı.
1938 yılında Mustafa Kalaycıoğlu (Millet Vekili Necati Kalaycıoğlu’nun babası) İl Genel Meclisi Üyesi seçildiği zaman, Abdullah Kürklü muhtar olmuştur.1939 yılında Seydişehir Halkevi ile Ortakaraören Halkevi birlikte açılmıştır. Ortakaraören Halkevi kurucu Başkanı olarak Abdullah Kürklü görevlendirilmiştir.Gazete ve mecmualar ile Konya Halkevi Dergisi burada halkın ve gençlerin istifadesine sunulmuş, radyodan İkinci Dünya Savaşı yıllarının gelişmeleri köylülerce buradan takip edilmişti. Halkevi Hanönü Meydanının batısında geniş merdivenleri olan,daha önce mektep olarak kullanılmış iki katlı, dört odalıbina idi.Alt katı depo ve çay ocağı olarak kullanılırdı. Bu bina daha sonra Hakkı Ağa (Yavuz) tarafından satın alınmıştır. Halkevi Başkanı olarak Zafer İlkokulunun yapımı çalışmalarına öncülük ettiği bilinmektedir.OrtakaraörenliGazi Abdullah Kürklü 1982 yılında doksan yaşında vefat etmiştir. (TorunlarındanDr.İhsan Kürklü (d.t.1950) ve Öğretmen Mehmet Yıldırımoğlu(d.t.1959) ile 17.06.2021 tarihinde yapılan görüşmeler, Necati Kalaycıoğlu’nun 27 Mayıs 2005’te dönemin Ortakaraören Belediye Başkanı Hasan Hüseyin Cansever’e ve Dernek Başkanı Avukat Barış Bektaş’a çekmiş olduğu faks-4sayfa-).