Mehmet Acet'in bugünkü köşe yazısı şöyle;

Farkındaysanız, aşı tartışmaları son birkaç haftadır bıçak gibi kesilmiş durumda.

Neden acaba?

“Bizi Çin aşısına mahkûm ettiniz” diye manşetler atanlar, “O bile gelmedi” diye işi alaya alanlar, gazete köşelerinden, televizyon mikrofonlarından, sosyal medya mecralarından esip gürleyenler sessizliğe gömülmüş durumda.

Sorduğumuz sorunun cevabı şudur:

Sağlık Bakanlığı’nın aşı konusunda hem doğru tercihler yaptığı, hem de yaygın aşılamada iyi bir başarı elde ettiği geldiğimiz nokta itibarıyla daha iyi anlaşılabiliyor.

BAKAN KOCA: AŞI OLUP ÜZERİNDEN 10 GÜN GEÇTİKTEN SONRA ENTÜBE OLAN BİR KİŞİ BİLE YOK

Önceki akşam, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı makamında ziyaret edip, kamuoyunda merak edilen konularla ilgili kendisine sorular yönelttim.

Bakan Koca ile yaptığım görüşmenin önemli bir bölümü aşılarla ilgiliydi.

Sohbet sırasında herkesin merak ettiği şu soruyu kendisine yönelttim:

“Şimdiye kadar bu kadar aşı yapıldığına göre, elinizde kullanılan aşının (Çin’den gelen Sinovac aşısı) sonuçlarıyla ilgili bir takım veriler ortaya çıkmış olmalı. Bunları bizimle paylaşır mısınız?”

Bakan Koca, bu soruya cevap verirken, yüz güldürecek, sevindirici bir bilgiyi paylaştı.

Dedi ki:

“Şu ana kadar aşı olup, üzerinden 10 gün geçtikten sonra entübe olan tek bir kişi dahi yok.”

Sağlık Bakanı Koca ile görüşmemizin devam ettiği saatlerde, Türkiye genelinde aşılananların sayısı 2 milyon 750 bin civarındaydı.

Bu sözleri duyduktan sonra, 10 günlük süreyi hesaba katarak, takvimi geriye doğru alıp 10 gün öncesine yani 30 Ocak’taki Türkiye Aşı Tablosu’na baktım.

1 milyon 960 bin 322 kişi, yani kabaca yaklaşık 2 milyon kişi o tarih itibarıyla aşılanmıştı.

Bu durumda, ilk etapta aşılanan, aşağı yukarı yarısı sağlık çalışanlarından oluşan takribi 2 milyon kişi arasında entübe edilen bir kişinin bile olmaması önemli bir bilgi olarak karşımıza çıkıyor.

BAKAN KOCA: AŞI, VİRÜSE YAKALANANLARIN AĞIR HASTA DURUMUNA GELMESİNİ ÖNLÜYOR

Sağlık Bakanı Koca’nın aşılama sonuçlarıyla ilgili ilk verilerden yola çıkarak verdiği birkaç bilgi daha var.

Onları da aktarayım:

-Kullandığımız aşı, virüse yakalananların ‘ağır hasta’ durumuna gelmesini önlüyor.

-Sinovac aşısı, virüsün mutasyona uğramış halinden en az etkilenen aşı.

-Şu ana kadar yan etki oranları beklediğimizden daha az durumda.

-Aşılamaya bağlı ağır bir durum ya da herhangi bir ölüm vakası yaşanmış değil.

“Sağlık Bakanlığı’nın aşılar konusunda en başta yaptığı tercihlerin ne kadar isabetli olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor” derken, bu verileri kastettiğim anlaşılmış olmalı.

Sinovac aşısı, inaktif aşı olması hasebiyle, uzun vadeli sonuçları öngörülebilen, yan etkisi sınırlı olan, mutasyondan etkilenmesi diğer aşılara göre en az olan bir aşı türü.

Bu türden gerekçeler, Türkiye’de yaygın şekilde kullanılan bu aşıyı diğerlerine göre daha avantajlı hale getiriyor.

Geçenlerde Norveç’te Biontech aşısı yapılan bir grup yaşlı insanın kısa süre sonra hayatını kaybettiği yönünde haberler çıkmıştı.

Devamında bu ülkenin Sağlık Bakanlığı bu ölümlerin aşı kaynaklı olmadığını duyurdu.

Şimdi soralım:

Aynı türden gelişmeler Türkiye’de kullanılan aşı ile ilgili ortaya çıkmış olsaydı, o ölümlerle ilgili tartışmalar, o kadar kısa bir sürede biter miydi?

SAĞLIK BAKANI KOCA: KOAH, ASTIM NÖBETLERİ SEKİZDE BİR’E DÜŞTÜ. İNFLUENZA VAKASI HİÇ YOK

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile grip vakalarına bu sene çok ilginç bir biçimde hiç rastlanmaması meselesini de konuştum.

Hatırlayalım, sonbaharda grip aşılarıyla ilgili de tartışmalar yapılmıştı.

Kasım ayının ortalarında bu konulara değinen bir açıklama yapan Bakan Koca, “5 haftadır tarama yapıyoruz, bu dönemde influenza yok” diyerek grip aşılarıyla ilgili spekülasyonların önüne geçmeye çalışmıştı.

Bu konuda da gelinen nokta, Bakan Koca’yı haklı çıkarmış görünüyor.

İnfluenza vakası olmadığı gibi, gelen grip aşılarının önemli bir kısmı henüz kullanılmamış.

Ayrıca, Koah, Astım gibi hastalıklarda hastanelere başvurma oranı sekizde bir oranına kadar gerilemiş.

Sevindirici ama aynı zamanda ilginç bir durum var karşımızda.

Gerçekten maske, mesafe, temizlik gibi kriterlere uyulduğu için mi böyle oldu?

Yoksa Kovid-19 baskın virüs haline geldiği için mi?

Araştırılması gereken bir konu.

Yenişafak