I.Dünya Savaşı yıllarında 1915’te Erzurum’un Hasankale Kazası’nın Ilıca köyünden, işgalci Rus kuvvetleri ve onlara eşlik eden gönüllü Ermeni çetelerinin mezaliminden kaçan on altı nüfus Türk-İslam ahali Seydişehir’e göç etmişti.
Konuyla ilgili Tarihçi Ercan Arslan şu açıklamalarda bulundu; “Seferberlik yılları olan I.Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti’nin yalnız sınırları dışından Anadolu’ya değil, aynı zamanda sınırları içinden mesela Şark Vilayetlerinden olan Erzurum’dan, daha güvenli olduğu düşünülen iç bölgelere göçler yaşandı.
1915’te Erzurum Valiliği tarafından asayiş ve güvenlik nedenleriyle arzu eden ailelerin Konya, Sivas, Gemerek, Çarkışla, Tokat, Zile, Kayseri, havalisine sevk ve iskân edileceği teklif olunmuştu. Bunlardan Konya Vilayetini talep eden on altı kişi 1915 senesi Temmuzunda evraklarıyla Konya’ya geldiler. Bu kişiler Erzurum’un Ilıca Köyünden İbrahim oğlu Mahmud, Eşi Vesile, oğlu Mehmed Ali, diğer oğlu Ömer, kızı Fatıma, Kayın validesi Güldane, Kocası Rusya’da esir olan Binnaz, Binnaz kızı Hanife, Erzurum’un Ilıca köyünden Mahmud oğlu Dursun, Eşi Fatıma, diğer eşi Ümmü, oğlu Şevket, kızı Kıyafet, Validesi Hatice, Ümmü kızı Hadise, Kocası Rusya’da esir olan hemşiresi Kıymet Hanım idi. Konya Valiliği bu insanlara iskânlarının mümkün olamayacağını belirtti. Konya’dan Seydişehir Muhaceret Komisyonu’na sevk olundular. Bu arada Seydişehir’de geçen zaman içinde yanlarında bulunan eşyalarını satarak ihtiyaçlarını kıt kanaat temine çalıştılar. Konya Valiliğine yazdıkları 14 Mart 1916 tarihli dilekçe ile başlarından geçenleri özetledikten sonra (DAGM. Cumhuriyet Arşivi,272-11-İskan) kendilerinin ziraatçi olduklarını, mevsimin ise ziraat mevsimi olduğunu, ihtiyaçlarını giderebilmeleri adına Seydişehir’de Ermenilerden boşalan evlere yerleştirilmelerini, kendilerine ziraat hayvanı, çift aleti ve tohum verilmesini talep etmişlerdir. Şayet bu mümkün olamazsa Çarkışla ve Gemerek taraflarına iaşelerinin karşılanarak nakledilmelerini istemişlerdi.
Konya Valisi Sami Refet Bey 21 Nisan 1916’da durumu Dahiliye Nezaretine bildirdi. Bu esnada Nazır Talat Bey idi. Dahiliye Nezareti Aşair ve Muhacirin Müdiriyeti Umumiyesi tarafından arzuhalleri incelenen Hasankaleliler Harp mıntıkalarından başka vilayetlere iltica eden mülteciler olarak kabul edildiklerinden durumlarının sınırlarımız dışından gelen muhacirlerle aynı olmadığı gerekçesiyle iskanlarının mümkün olamayacağı bildirilmişti. Ancak yine de iaşelerinin temininin derhal sağlanması, terkedilmiş emlakten ne var ise verilmesi, Müdafayı Milliye, Hilal-i Ahmer Cemiyeti gibi yardım kuruluşlarına da müracaat edilerek ihtiyaçlarının karşılanması istenmişti. Seydişehir Kaymakamlığı da gereken yardımı yapmakta titiz davranıyordu.
Neden Seydişehir’i tercih ettiler?
Tarihçi Arslan “Seferberlik yılları sosyal travmaları da beraberinde getirmişti. Doğu Anadolu’daki Ermeni mezaliminden kaçan, evlerini ocaklarını güvenlik endişesiyle terk etmek zorunda kalan Erzurum’un Ilıca köyünden on altı nüfus 1916 da Seydişehir’e iskan edilmeyi talep etmişlerdi. Neden Seydişehir’i tercih etmişlerdi? Bu sorunun cevabını Seydişehir Kadı Sicillerinden 238 nolu defterdeki Şubat 1908 tarihli iki kayıttan anlıyoruz. Bu kayıtlarda Seydişehir’de yaşayan aslen Erzurum Vilâyeti Hasankale Kazası, Horasan nâhiyesine bağlı Ilıca köyünden bir gurup vatandaş vardı. Bunlar Seydişehir Alaylar Mahallesinde ikamet eden Osman oğlu Feyzullah Efendi, Ahmed oğlu Veyis, Bilal kızı Hatice, Onbaşı Mahmud , Çavuş Süleyman, Halil, Hafız Nuri oğlu İsmail oğlu Recep idi. Kayıtlara göre Ilıca köyünde kalan arazi, ev ve diğer taşınmaz mallarının kendi üzerlerine intikalleri için mahkemeye müracaat etmişlerdi. İşte 1916 yılında gelen Erzurumlu muhacirlerin, evvelden Seydişehir’de olan hemşerilerinden haberdar olduklarını, bu nedenle de Konya kazaları içinde Seydişehir’e yerleşmeyi talep ettiklerini düşünmekteyiz. Vatan toprakları içinde yakılan yıkılan ocaklarını terk etmek zorunda kalan, sefaletin, açlığın, yokluğun her türlüsünü yaşayan bu insanların yürek sızlatan anıları, Anadolu Türklüğünün kaderinde Serhat şehri Erzurum’dan, Seydişehir’e uzanan hazin bir sayfa olarak durmaktadır” dedi.